Ne olduğun ve nerede olduğun işte bütün meselemiz buydu aslında. Dünya düzeninin ayaklarımıza bağladığı o prangalardan gidemedik bir yere. Gitsek dahi varamadık o yemyeşil düzlüklere. Bir kuş olmayı diledik, kuş kanatları topladık ve bu yüzden uçmayı denemedik bile. Hayal kurmanın o dayanılmaz özlemiyle yanıp tutuşsak bile, ertesi gün en güzel kıyafetlerimizi giyip başka birilerini memnun etmekle öteledik hasretimizi. Sevmeyi filmlerden öğrendik, romanlardan okuduk ama hep inkâr ettik varlığını. Zaten sevmek yok olmaktı ve emek dediğin şey zamana ihanetti. Sevdiklerimizi sözümüzle, yokluğumuzla, suskunluğumuzla terbiye ettik hep. Zaten kelime bilmek sadece yazarlara aitti, edebiyat parçalamak bizim haddimize değildi. Eğri oturup, doğru konuştuk hep biz sözde dostlar arasında ama hiçbir zaman ruha değmedi çok şükür kelimelerimiz.
Yalanlarla dost olmuşken, doğruluktan söz ettik senelerce birbirimizin gözlerine bakmadan. Gözlerine baksaydık tek kelime edemezdik çünkü; sahtelik boy gösterirdi sığ bakışlar arasında. Yıkıldık dört duvar arasında; yazdık, çizdik, yargıladık herkesi. Sonra dönüp aynaya sadece kilo mu almışım, yoksa kıyafetim buruşmuş mu diye bakarken, hiç aldırmadık gözlerimizin altındaki morluklara. Hiç ruhumuza çeki düzen vermedik biz, sorsan hepimiz kişisel gelişim zirvelerinden el salladık durduk. Kaldırıp baksan; perdenin altında tir tir titreyen çocuklardık. Hep biri çıkıp; “dur sen aslında böyle biri değilsin, çık artık o örtünün altından.” demesini arzuladık. O kişi gelmedi, gelmeyecekti.
Şimdi gecenin
bu saatinde uyumayan ve kendini satırların arasına saklamış tüm insanlığa
sormak istiyorum; “Yeterince yorulmadınız mı oynamaktan ve kovalamaktan hayatı?”
O örtüyü kaldırıp, kendimizi tüm çıplaklığıyla ortaya koymak için neyi
bekliyoruz? Çığlık atıp, samimiyetle konuşmak ve sevmek için hala neyi
bekliyoruz? Başka bir gezegen veya başka bir ömür yok. Elinde kalan son birkaç
seneyi dolu dolu yaşamak için hala neyi bekliyorsun?
Yorumlar
Yorum Gönder