Yazmak Zehirler Mi?
Şimdi her iki tarafta da içim
acıyor senle veya sensiz.
Arada bir fark görmüyorum biri insan öteki de insan.
İnsan şehvetten yaratılmış ve bencillik kokan bir varlıkken üstelik
nasıl
masumca sevilmeyi bekleyebilir biri.
Birinin hep çok yük vardır omuzlarında
taşıyamaz düşer,
düşerken yanında sevdiklerini de serer yerlere.
İsterki
onlarda onunla birlikte taşısın onun yüklerini,
onların ezilmesini önemsemez.
Peki bu vahşi ve iğrenç dünyada nasıl güvenmekten ve iyilikten bahsedebiliriz,
hep başkasının yükleri altında eziliyorken?
Seviyorum kelimesi, kendini
beğenmekten öteye geçemiyor
ve fedakarlık barındıramıyorken.
Kendimden
tiksiniyorum yine bu gece.
Varlığımı ve neden insan olduğumun asla farkına
varamıyorum.
Ben seçmedim üstelik bunu
hep orada iyi bir şeyler olduğuna
inanmaya devam ederken,
kandırdım kendimi.
Peki sadece insan mı böylesine
zavallı?
Doğa bile can alıyorken bizden,
söyler misin yuva dediğin bizi kurtarabilir mi tüm bunlardan.
Oysa ev sığınmak
ve ait olmak istediğin yerken,
karanlık ve gürültünün eksilmediği,
hep
içimizdeki şeytanla savaştığımız bir mahşer yerine dönmek üzereyken,
nasıl
inanabiliriz bu dünyanın çoktan cehennemi ağırlıyor olmadığına.
Çoktan
içindeyiz,
hala yazmanın ve kendimizi kelimelerle zehirlemenin peşindeyiz.
Fernando Pessoa'nın Huzursuzluğun Kitabı'nda da dediği gibi:
Yazmak tiksinerek aldığım bir uyuşturucu. Bazı zehirler insana iyi gelir, kimisi, ruhun terkibindeki maddelerden yapılmıştır, düşlerimizin gizli harabelerinden toplanmış otlardan, tasarılarımızın mezarlarında bitmiş kara gelinciklerden, ruhta akan cehennem nehirlerinin yankılı kıyılarında dallarını sallayan, edepsiz ağaçların uzun yapraklarından.
Yorumlar
Yorum Gönder